KAKAOLU BAKLAVA
Üniversiteye
başladığımdan beri evden bazı şeyler için daha kolay izin alır oldum. Bu yüzden
yarıyıl tatilimi daha farklı bir şekilde değerlendirmek istedim. Liseden bir
arkadaşımın davetini kabul ederek Gaziantep’ e gittim. Evden izin almam
babaannecim sayesinde kolay olmuştu. Maalesef yolun büyük kısmını uyuyarak
geçirdim. Çünkü oraya vardığımda bizimkinin anlattığı her yeri görmek, şehri karış
karış gezmek istiyordum.
Otogara vardığımızda saat bir buçuk
sularıydı. Beni almaya gelen kimseyi göremedim. Elimde küçük bavulumla otobüsün
yanında dikiliyordum. Neredeyse yirmi dakika olmuştu ama görünürlerde hala
kimse yoktu. Annemin yolda durmak bilmeyen aramalarından dolayı telefonumun
şarjı da bitmişti. Yakın bir dükkâna girip oradan bizimkini aramak aklıma geldi
ama telefonunu ezbere bilmiyordum. Ortada öylece dikilmektense otogarda boydan
boya dizili olan dükkânlardan birine girdim. Küçük bir baklavacı dükkânıydı
burası. Hediyelik eşya satan mağazalar kadar kalabalık olmadığı için burayı
tercih etmiştim. Dükkân sahibine engel olmam diye düşünmüştüm. İçeriye
girdiğimde tezgâhın ardında kimseyi göremedim. Meğer ne kadar yanılmışım ufak
tefek bir dede kutuları düzeltiyormuş. Ona telefon edip edemeyeceğimi sordum.
Direk ahizeyi uzattı ve numarayı sordu. Evdekiler merak etmesinler diye onlara
haber verdim. Ben daha sormadan dedecik konuşmalarımı dinlemiş olacak ki
arkadaşımı burada bekleyebileceğimi söyledi. Ben bir köşeye yerleşene kadar
dede çoktan işine koyulmuştu. Çökmüş bedenine rağmen oldukça seri hareket
ediyordu. Tepside kestiği baklavaları rafa yerleştirdikten sonra ortalığı
toplamaya koyuldu. Bizim evde babam öyle pek ev işlerine karıştırmaz. Hatta ev
işlerini şöyle dursun tabağını bile kaldırmaz. Bizim dedenin elinde cam bezini
görünce çok şaşırdım. Tek kelimeyle rafları baştan yarattı.
Baklavaların hazırlandığı arka odadan yine kendisi
gibi ufak bir nine çıktı. Elinde kakaolu tatlılar vardı. Şekilleri bildiğimiz
fıstıklı baklavanınkiyle aynıydı. Kakaolu baklava mı? Bu düşüncemi sesli bir
şekilde yansıtmış olmalıyım ki dedenin suratında bir anda bir tebessüm belirdi.
Düz bir beyaz tabağa üçlü bir porsiyon koydu ve önüme iliştirdi. Ön yargı ile
yaklaştığım kakaolu baklavanın tadını fıstıklıdan daha çok sevmiştim. İkramı
için teşekkür ettim. Kesinlikle eve giderken bir kutu kakaolu baklava
almalıydım.
Bizim dede vakit
kaybetmeden işine geri dönmüştü. Köşedeki paspası kaptığı gibi yerdeki bakterilere meydan okurcasına tekrar temizliğe
girişti. Tüm bunlar olurken benim arkadaşım neredeydi acaba? Kapıya gidip baktım
ama o hala gelmemişti. Dede dükkânı öyle bir hale getirmişti ki sonunda bir
çift içeri girdi. Onlarda benim gibi başka bir yerden gelmiş olmalılar. Çünkü
ikisinin de gözleri direk kakaolu baklavaya ilişti. Paketleri hazırlanana kadar
arabadan on iki on üç yaşlarındaki çocukları inmeseydi bu çifti balayına çıkmış bir çift sanabilirdim. Bu yaşta bir
çocukları olmasına karşın ikisi de hiç yıpranmamıştı. Oysa annem bana hep
‘’senin yüzünden yaşlandım.’’ der. Bir saat olmuştu neredeyse ama arkadaşım hala
ortalıkta yoktu. Arkamı dönmemle biri
arkamdan bağırdı. Sesin geldiği yöne baktım. Uzakta sağ kolunun altında bir
koltuk değneği ile hızlı hızlı yürümeye çalışan birini gördüm. Bir saniye bu
benim becerikli arkadaşım değil miydi? Biraz daha yaklaştı. Kesinlikle oydu.
Sarıldıktan sonra ayağını gösterdim. Beni almak için evden telaşla çıkarken
merdivenlerde kısa devre yapmış ve ayağını sert bir şekilde tırabzana vurmuş. Kısa
konuşmamızdan sonra yola koyulduk. Ben öğrenci evinde sıradan bir sofrayla
karşılaşacağımı sanıyordum. Yemekleri gördüğümde şaşkınlıktan konuşamadım.
Birçoğunun adını ilk defa duyuyordum. Bu kadar yemeği nasıl yaptığını sordum.
Tahmin etmem gereken bir cevap aldım. Memlekette nasıl herkese kendini
sevdirdiyse burada komşularına kendini oğulları gibi sevdirmiş bizimki. Onlarda
yörelerini tanıtmak için döktürmüşler doğrusu.
Firik pilavını çok beğenmiştim ama Gaziantep‘ te kaldığım süreçte kimse
bana bu pilavın içinde ne olduğunu anlatmadı. Herkes çok beğendiysen yemek için
her tatilde gel deyip durdu. Tatile çıkarken oraya gittiğimde her yeri
gezmeliyim diyordum ama hava değişiminden olsa gerek tatilimin ikinci günü soğuk
algınlığına yakalandım. Anneme hasta olmadığıma inandırmanın zor olacağı
belliydi ancak komşulardan biri yardımımıza koştu. Bol baharatlı alaca çorbası
ilaçlardan daha iyi geldi. Hayal ettiğim kadar çok yer gezememiş olmama rağmen
bir sürü fotoğraf çekmiştim.
Dönerken hastalığımın da etkisiyle yolda yine
uyuya kaldım. Eve vardığımda annem ses tonumdan hasta olduğumu anladı ama
kızmaya fırsat bulamadı. Neden mi? Çünkü o sırada ilgilendiği şey kakaolu
baklavaydı.